İnsan vücudunun yaklaşık %60’ı sudan oluşmaktadır. Bu, 70 kg’lık bir insanda 40 litre sıvı anlamına gelir. Bu 40 litrelik sıvının %60’ı yani 25 litresi hücre içi (intrasellüler-ICF), %40’ı yani 15 litresi hücre dışı (ekstrasellüler-ECF) sıvıdır. Hücre dışındaki 15 litrelik sıvının 10 litresi hücreler arasında (interstisyel), 3 litresi kan damarlarının içinde plazma şeklinde ve geri kalan 2 litresi ise eklem içi, sindirim sistemi, lenf sistemi, beyin ve omurilik sıvısı olarak bulunur. Hücre içi sıvı ile hücre dışı sıvılar arasında birtakım mekanizmalarla sürekli bir alışveriş söz konusudur.
Damarlardaki plazma, aminoasitler, karbonhidratlar, elementler gibi birçok önemli maddelerin dokulara taşınmasını sağlar. Damarlardaki 3 litrelik plazma dışında ayrıca 2 litre civarında hücresel elemanlar dediğimiz oksijen taşıyan kırmızı kan hücreleri (eritrositler), vücut savunmasında yer alan beyaz kan hücreleri (lökositler), kanamalar sırasında pıhtılaşmayı sağlayan trombositler (platelet) vardır. Trombositler içerisinde pek çok büyüme faktörü ve sitokin bulundurur. Bu özellikleri nedeniyle yaraların iyileşmesini sağlar.
PRP (Platelet Rich Plasma) kişinin vücudundan küçük bir miktar kan alındıktan sonra kanın özel bir işlem ile plazmasının ve diğer hücresel elemanlarının ayrıştırılarak, vücuda enjeksiyon yoluyla geri verilmesi işlemidir. Elde edilen yeni sıvı içerisinde büyüme faktörleri bulunduran platelet denilen hücreler bakımından oldukça zengindir. Vücuttaki temel görevi kanın pıhtılaşmasını sağlamak olan plateletler, içerdikleri büyüme faktörleri sayesinde yara iyileşmesinde ve dokuların yenilenmesinde önemli role sahiptir.